ZÜLİSBA‘ el-ADVÂNÎ

(ذو الإصبع العدواني)

Ebû Advân Hursân b. Muharris b. el-Hâris b. Sa‘lebe el-Advânî

(ö. m. 600 [?])

Câhiliye dönemi şairi.

Câhiliye devrinin tanınmış süvarilerinden biridir. “Zülisba‘” (parmaklı) lakabını almasının sebebi ayak parmaklarından birini yılanın sokması üzerine parmağını kesmek zorunda kalması veya ayağında fazladan bir parmağın bulunmasıdır. Mudar kabilesine bağlı Kays Aylân’dan Benî Cedîle’nin kollarından Advân’a mensuptur. Muammerûndan olan şair, Şerîf el-Murtazâ’ya göre 170 (el-Emâlî, I, 245), Ebû Hâtim es-Sicistânî’ye göre 300 yıl (el-MuǾammerûn, s. 113) yaşamıştır. Kabilesinin yerleştiği Tâif’te hayatını sürdüren şair Câhiliye devrindeki bazı meşhur savaşlara katıldı, Advân kabilesinin bölünmesine ve onun kollarından olan Benî Nâc b. Yeşkür b. Advân ile Benî Avf b. Sa‘d arasında savaşın çıkmasına şahit oldu, kendi oymağı Benî Nâc’ın Benî Avf’a baskın yapması ve iki grubun savaşa tutuşması üzerine aralarında barışı sağlamaya çalıştı. Fakat Benî Avf onun bu çabasını kabul etmedi ve amcalarının oğulları ile savaştı, bölünüp parçalandı. Şair bütün bunları şiirlerinde (Kâfiyye, Dâdiyye) dile getirdi (Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, III, 89-96, 103-104).

Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, şairin dört kızıyla aralarında geçen, beğendikleri damat adaylarının niteliklerine dair bir anekdot kaydetmiştir (a.g.e., III, 94-96). Ümâme adlı kızı babasının çok yaşlanmasından dolayı ancak bastonla yürüyebildiğini görünce ağlamış, şair de bir şiirinde (Nûniyye) bu hususu dile getirmiş (a.g.e., III, 108-109), yok olup giden milletlerin halini örnek gösterip kızını teselli etmeye çalışmış, son beytinde, “Ümâme! Sakın şaşma bana ârız olan bu hale/Çünkü zaman değiştirmededir bizi zamanla halden hale” demiştir. Şair oğlu Üseyd’i ölümü yaklaştığı zaman yanına çağırmış ve ona toplumda sevilip sayılan bir insan olmak için tevazu, güler yüzlülük ve cömertlik gibi erdemlere dair hikmetli sözler içeren uzun bir kasideyle (Lâmiyye) nasihatte bulunmuştur (a.g.e., III, 99-100). Bir şiirinde (Sîniyye) kendisine düşman olan bir amca oğlundan (Amr) söz etmektedir (a.g.e., III, 101-102). Şairin milâdî VII. yüzyılın başlarında öldüğü tahmin edilmektedir.

Zülisba‘ el-Advânî’nin şiirleri el-Mufađđaliyyât (nşr. Lyall, I, 311-315, nr. 29; I, 321-327, nr. 31), el-AśmaǾiyyât (s. 62, nr. 18), eş-ŞiǾr ve’ş-şuǾarâǿ (İbn Kuteybe), el-Emâlî (Ebû Ali el-Kālî), Kitâbü’l-Eġānî (Ebü’l-Ferec el-İsfahânî), Müntehe’ŧ-ŧaleb (İbn Meymûn), Şerĥu şevâhidi’l-Muġnî (Süyûtî) gibi antoloji ve edebiyat eserlerinde yer almaktadır. Ebû Amr eş-Şeybânî’nin rivayetiyle günümüze kadar gelen el-Mufađđaliyyât’ta (I, 321-327, nr. 31), Ebû Ali el-Kālî’nin el-Emâlî’sinde (I, 255-257) ve Kitâbü’l-Eġānî’de (III, 104-106) yer alan Kasîde-i Nûniyye’sine (otuz altı beyit) Reyyâ adlı bir kadına karşı duyduğu aşkı dile getiren beyitlerle başlayan şair, daha sonra kabilesi içinde birliği zedeleyici bazı olumsuz olaylara değinerek öğüt verir, soyu ile övünür, cömertliğinden, iffetinden ve savaşlarda gösterdiği sabırdan söz eder.

Advânî daha çok barışa davet, hikmet, öğüt ve fahr türünde şiirler yazmıştır. Gazel, medih ve av tasviriyle ilgili şiirleri azdır. Şiirlerinin duygusal olmanın yanı sıra üslûbu sade, mânaları açıktır. Bazı şiirlerinde bir “şövalye” ahlâkı olarak toplumun çıkarını bireyin çıkarına yeğlemek, şecaat, cömertlik, mertlik, onurluluk, aileyi ve komşuyu koruma, bu uğurda canını feda etme, vefa, övgü ve yergide itidal gibi


erdemlere vurgu yapması; farz, sünnet, doğru yol (sebîlü’r-rüşd) kavramlarını kullanması, Régis Blachère gibi yazarları, bu şiirlerin Kur’an’ın etkisiyle yazılmış İslâmî döneme ait ürünler olduğu kanaatine sevketmiştir. Şairin Tanrı inancını vurgulayan bazı hikmetli dizeleri şöyledir: “Bende sabır dışında bir noksanlık görülmez/Diğer hususlarda ise Allah bana kâfidir, başkası gerekmez”; “Şüphesiz dünyayı daraltıp genişleten Allah/Seni benden müstağni kılarsa elbette beni de senden müstağni kılacaktır”; “Allah biliyor beni, Allah biliyor sizi/Allah’tır sizi benden, beni sizden müstağni kılacak olan”; “Biliyorsanız doğru yolu koşun ona/Bilmiyorsanız doğru yolu gelin bana.”

Ebü’l-Ferec el-İsfahânî Kitâbü’l-Eġānî’sinde şairin hayatına ve şiirlerine özel bir bölüm ayırmış ve burada Ebû Amr eş-Şeybânî, Asmaî, Muhammed b. Habîb ve Ömer b. Şebbe gibi ünlü dil âlimlerinden gelen sağlam rivayetlere dayanmıştır. Kâtib Çelebi şairin zamanımıza intikal etmeyen bir divanından söz eder (Keşfü’ž-žunûn, I, 789). Sükkerî’nin EşǾâru Müzeyne ve ǾAdvân’ında da (EşǾâru Fehm ve ǾAdvân) şiirlerinin önemli bir kısmı yer almış olmalıdır. Abdülvehhâb M. Ali el-Advânî ve M. Nâyif ed-Düleymî, onun şiirlerinin önemli bir kısmını bir araya getirerek Dîvânü ŹiliśbaǾ el-ǾAdvânî adıyla yayımlamışlardır (Musul 1393/1973).

BİBLİYOGRAFYA:

Mufaddal ed-Dabbî, el-Mufađđaliyyât (nşr. Ahmed M. Şâkir-Abdüsselâm M. Hârûn), Kahire 1383/1963, s. 153-156 (nr. 29), 159-161 (nr. 31); a.e. (Ebû Muhammed el-Enbârî’nin şerhiyle birlikte, nşr. C. J. Lyall), Oxford 1918-21, I, 311-315 (nr. 29); I, 321-327 (nr. 31); Asmaî, el-AśmaǾiyyât (nşr. Ömer Fârûk et-Tabbâ‘), Beyrut 1416/1995, s. 62 (nr. 18); Ebû Hâtim es-Sicistânî, el-MuǾammerûn ve’l-veśâyâ (nşr. Abdülmün‘im Âmir), Kahire 1961, s. 58, 113; İbn Kuteybe, eş-ŞiǾr ve’ş-şuǾarâǿ, Beyrut 1964, s. 597-598; Ebû Ali el-Kālî, el-Emâlî, Beyrut, ts. (Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye), I, 129, 255-257; II, 220; Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Eġānî, Beyrut 1963, III, 89-109; Âmidî, el-Müǿtelif, s. 118; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, Kahire 1348, s. 232; Şerîf el-Murtazâ, el-Emâlî (nşr. M. Ebü’l-Fazl İbrâhim), Kahire 1373/1954, I, 244-253; Ebû Ubeyd el-Bekrî, Simŧü’l-leǿâlî fî şerĥi Emâli’l-Ķālî (nşr. Abdülazîz el-Meymenî), Kahire 1354, s. 289-290; Hatîb et-Tebrîzî, Şerĥu’l-Mufađđaliyyât (nşr. Ali M. el-Bicâvî), Kahire 1397/1977, II, 573-589 (nr. 29), 590-606 (nr. 30); a.mlf., Şerĥu İħtiyârâti’l-Mufađđal (nşr. Fahreddin Kabâve), Beyrut 1407/1987, II, 752-765; Yâkūt, MuǾcemü’l-üdebâǿ, VIII, 99; Süyûtî, Şerĥu şevâhidi’l-Muġnî (nşr. Ahmed Zâfir Kûcân), Beyrut, ts. (Menşûrâtü dâri mektebeti’l-hayât), I, 430-433; Keşfü’ž-žunûn, I, 789; Abdülkādir el-Bağdâdî, Ħizânetü’l-edeb, V, 284-287; L. Şeyho, ŞuǾarâǿü’n-Naśrâniyye, Beyrut 1891, V, 625-639; O. Rescher, Abriss der Arabischen Litteraturgeschicte, Stuttgart 1925, I, 79-80; Sezgin, GAS, II, 297-298; Ömer Ferruh, Târîħu’l-edeb, I, 165; C. Zeydân, Âdâb, I, 131; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), II, 173; Afîf Abdurrahman, MuǾcemü’ş-şuǾarâǿi’l-Câhiliyyîn ve’l-muħađramîn, Beyrut 1417/1996, s. 87; M. R. Boucher, “Deux poètes anti-islamiques. II: Notice sur Zou’l-asba el Adouani”, JA, altıncı seri: IX (1867), s. 120-146; Ahmed Nettûf, “ŹüliśbaǾ el-ǾAdvânî”, el-MevsûǾatü’l-ǾArabiyye, Dımaşk 2004, IX, 650-651; Muhammed İsâm Behî, “ŹüliśbaǾ el-ǾAdvânî”, Mv.AU, IX, 512-514.

Süleyman Tülücü