ZÜREY‘ÎLER

(الزريعيّون)

Aden merkez olmak üzere Yemen’in güneyinde hüküm süren Şiî bir hânedan (1080-1175).

Aden’de hüküm süren Ma‘nîler’in (Benî Ma‘n) tâbi oldukları Suleyhîler’e yıllık vergi ödemeyerek bağımsız hareket etmeye kalkışmaları üzerine el-Melikü’l-Mükerrem Ahmed b. Ali komutasındaki ordu Ma‘nîler’i şehirden sürdü (473/1080). Suleyhîler’in hizmetinde bulunan Mükerrem b. Zi’b el-Hemdânî adlı bir dâînin iki oğlu Abbas ve Mes‘ûd, Güney Arabistan’da İsmâilî davetini yaymak üzere şehrin yönetimine getirildi. Böylece Zürey‘îler hânedanının


temelleri atılmış oldu. Bunlar Suleyhîler’e yıllık 100.000 dinar vergi ödeyeceklerdi. Abbas, Hısnütta‘ker ve iç kısımları, Mes‘ûd ise Hadrâ ve sahil kısmını kontrol ediyordu. Abbas daha genç yaşlardan itibaren Yemen’de Fâtımî davetini temsil eden Suleyhîler nazarında önemli bir konuma sahipti. Abbas’ın 477’de (1084) ölümü üzerine hânedana ismini veren oğlu Zürey‘, Hısnütta‘ker’de babasının yerini aldı, amcası Mes‘ûd da Hadrâ ve civarındaki hâkimiyetini devam ettirdi. Zürey‘îler, Suleyhîler’in Necâhîler’le ve iç sorunlarıyla meşgul olmasını fırsat bilerek 504 (1110) yılında bağımsızlıklarını ilân ettiler. Ancak yönetimin ikili yapısından dolayı amca-yeğen arasındaki mücadele yüzünden istikrarlı bir yönetim kurulamadı.

Bu istikrarsızlık dönemi, Ali b. Sebe’ b. Ebü’s-Suûd b. Zürey‘in hâkimiyeti ele geçirmesiyle sona erdi (533/1138). Ali’nin kardeşi ve halefi Muhammed b. Sebe’ döneminde Zürey‘îler’in hâkimiyet alanı genişledi, hânedan Aden ve çevresiyle birlikte Güney Arabistan’ın tamamında etkili oldu. Onun bu başarısı Kahire’deki Fâtımî halifesi tarafından bölgenin dâîsi olarak görevlendirilmesiyle sonuçlandı. Askerî ve siyasî alandaki başarılarının yanı sıra ekonomik alanda da önemli gelişme kaydeden Muhammed, Güney Arabistan’daki bazı kaleleri satın alıp hâkimiyet alanını genişletti. 548’de (1153) öldüğünde oğlu İmrân’a Güney Arabistan’ı kontrol eden zengin bir hânedan bıraktı. İmrân b. Muhammed’in dönemi hakkında kaynaklarda fazla bilgi bulunmaması devrinde önemli başarılar kazanamadığını göstermektedir. Onun 561’de (1166) ölümünün ardından oğullarının küçük yaşta olması sebebiyle hânedan Zürey‘îler’in köle menşeli vezirlerinin yönetimine girdi. Giderek iyice zayıflayan hânedan Aden dışında Yemen’in hemen tamamını elinde tutan Mehdîler’e vergi vermek suretiyle barış yaptı. Mehdîler bir müddet sonra Aden’i kuşattılarsa da Zürey‘îler bu kuşatmadan San‘a hâkimi Ali b. Hâtim el-Hemdânî ile ittifak yaparak kurtuldular. 569 (1173) yılında Yemen’e sefer düzenleyen Eyyûbîler, iki yıl içerisinde Aden’e doğru ilerleyerek yönetimi elinde bulunduran köle kökenli vezirlerden Yâsir b. Bilâl’i idam ettiler. Böylece bölgeye 100 yıla yakın bir süre hâkim olan Zürey‘îler hânedanı tarihe karıştı (571/1175). Dümlüve’de Zürey‘îler’in nâibi Cevher ise hâkimiyetini 584 (1188) yılına kadar devam ettirdi. Aden’in surları Zürey‘îler dönemine aittir.

BİBLİYOGRAFYA:

Umâre el-Yemenî, Târîħu’l-Yemen: el-Müfîd fî aħbâri SanǾâǿ ve Zebîd ve şuǾarâǿü mülûkihâ ve aǾyânihâ ve üdebâǿihâ (nşr. Muhammed b. Ali el-Ekva‘), Kahire 1976, s. 85-100; İbnü’l-Mücâvir, Śıfatü bilâdi’l-Yemen ve Mekke ve baǾżi’l-Ĥicâz: Târîħu’l-müstebśır (nşr. O. Löfgren), Leiden 1951, s. 66, 71, 138, 235; Abdülbâkī b. Abdülmecîd el-Yemânî, Târîħu’l-Yemen: el-Müsemmâ Behcetü’z-zemen fî târîħi’l-Yemen (nşr. Mustafa Hicâzî), Beyrut 1985, s. 60-75; İbnü’d-Deyba‘, Ķurretü’l-Ǿuyûn (nşr. Muhammed b. Ali el-Ekva‘), Kahire 1978, I, 304-319, 333 vd.; Yahyâ b. Hüseyin es-San‘ânî, Ġāyetü’l-emânî fî aħbâri’l-ķuŧri’l-Yemânî (nşr. Saîd Abdülfettâh Âşûr), Kahire 1388/1968, I, 241-284; Hüseyin b. Feyzullah el-Hemdânî, eś-Śuleyĥiyyûn ve’l-ĥareketü’l-Fâŧımiyye fi’l-Yemen, Kahire 1955, s. 345; G. R. Smith, The Ayyūbids and Early Rasūlids in the Yemen, London 1978, II, 63-67; a.mlf., “Śulayĥids”, EI² (İng.), IX, 815-817; a.mlf., “ZurayǾids”, a.e., XI, 572; C. E. Bosworth, The New Islamic Dynasties, Edinburgh 1996, s. 104-105; Hüseyin Abdullah el-Ömerî, “ez-ZüreyǾiyyûn”, el-MevsûǾatü’l-Yemeniyye, San‘a-Beyrut 1423/2003, II, 1497-1499; Eymen Fuâd Seyyid, “Necâhîler”, DİA, XXXII, 474; Cengiz Tomar, “Suleyhîler”, a.e., XXXVII, 480-481.

Mustafa L. Bilge